top of page

Bir Pedagogun Günlüğü Vol.22 / Çocuklar Bu Dünyanın Ritmidir

Son senelerde yeni bir akım anne ve baba tipi türedi.

· “Çocuğumuzu özgür yetiştirmek istiyoruz.”

· “Kişilikli olsun istiyoruz.”

· “Bir dediğini iki etmiyoruz.”

· “İsteklerine ve düşüncelerine değer verdiğimizi bilsin istiyoruz.”

· “Ona hiç ‘hayır’ demedik.”

· “Ağlayıp da travmatik olmasın diye ne gerekiyorsa yapıyoruz.”

Bu yukarıda sıraladıklarım ve bu gibi benzer başka cümleler bahsettiğim yeni akım anne-babaların en temel argümanları. Neresinden baksanız aşırı iyi niyetli olan bu cümleler, gördüğüm kadarıyla pek çok ebeveyn tarafından gerçek hayatta da karşılığını buluyor hakikaten.

Nice fedakarlık ve sınırsız sabırla “yap” desen yapılamayacak pek çok şeyi; çocuklarını mutlu edebilmek, kişilikli ve özgüven sahibi bireyler olarak yetiştirmek için yapmaya gayret ediyorlar.

Ancak, yine döndük dolaştık aynı yere geldik. Önceki yazımın sonunda ifade etmiştim, takip edenler bilirler, “DENGE”.

Kantarın topuzu kaçınca bunca emek heba oluyor. Genellikle çocuk okul öncesi döneme kadar gelmiş oluyor, olumsuzlukla mücadele edemiyor, disiplin olmuyor, özgüven oluşamıyor, mutsuz bir çocuk oluyor, anne babaya bağımlı oluyor, egosantrik ve narsistik kişiliğin sınırına kadar geliyor.

Okula başlayıp da gerçek hayatla yüzleşince çocuk, bu defa anne babalar bir telaşla bizim çocukta bazı sorunlar var diye okuldan ne şikayet aldılarsa gelip bize anlatıyorlar. Oysaki çocukta bir sorun yok, sorun anne babalarda ya da bazen büyükanne ve büyükbabalarda..

Çocukların sınıra ve otoriteye ihtiyacı vardır. Yürümeye yeni başlayacak çocuklar, yeni yeni adımlarını sıralarlarken, yürüteç olmadığı zaman iki kolunuzu çocuğun etrafında halka gibi yaparsınız. Düşecek olursa tutunabilsin diye. Sonra adımları daha dengeli ve istikrarlı oldukça o kolları yavaş yavaş açarsınız kendi başına yürüyebilsin diye.

Şimdi soruyorum size. Kollarınızı etrafına sınır yapmazsanız kendini güvende hissetmeyeceği için denemek için çekinir, yürümesi gecikebilir ve doğal olarak anne ve babasına bağımlı olabilir mi?

Ya da belki çok cesurdur, kalkıp dener, bu defa biraz fazlaca yara alır ama bir şekilde yürür. Hadi diyelim öyle ya da böyle yürümeyi başardı, tehlikeyi bilmez, sobaya mı gider, balkondan mı düşer?

Ben bu benzetmeye çok inanırım. Çocuğunuza ihtiyacı olduğu kadar sınır çizmelisiniz, sonra o sınırları yavaş yavaş genişletmeli ve en sonunda da kaldırmalısınız. Bu da takriben 18 seneye yayılmalı. Bunu başarabilen anne ve babalar özgür, öz güvenli, kişilikli ve mutlu çocuklar yetiştirmeyi başarmışlardır.

Demek oluyor ki; yerine göre net bir “hayır” çocuğunuzun tam da ihtiyaç duyduğu şeydir. Bazı isteklerinin gerçekleşmemesi, ağlaması, üzülmesi ve sonra bununla mücadele etmeyi öğrenip duygularını kontrol edebildiğinin farkına varması tam da ihtiyaç duyduğu şeydir. Bir dediğini iki etmeden, bazen imkan varsa bile bir şeyleri eksik bırakıp, onun da istediği şey her ne ise ulaşabilmesi ve ulaştığında o başarı duygusunu yaşaması tam da ihtiyaç duyduğu şeydir.

İnsanı insan yapan duygularıdır. Duygularımız olmadan masadan farkımız kalır mı? Üzülmek bir duygudur. Neticesi de yerine göre ağlamaya kadar varabilir ve bu tamamen hormonlarla alakalı çok doğal bir süreçtir. Demek istediğim ağlamak kötü bir şey değildir. Çocuklarınızı, ağlamasın diye duygularını yaşamaktan alıkoymamalısınız. Ve hatta bir noktadan sonra bunu bir silah ya da iletişim şekli olarak kullanmasına izin vermemelisiniz.

Bu tip anne ve babaların ağlama anında iki temel refleksi var. Birincisi her ne istiyorsa hemen o an yapıverirler, ki buna hiç anlam verememişimdir. İkincisi daha da tuhaf, hemen dikkatini dağıtıp ilgisine başka bir şeye yönlendirirler. Sonuçta ne oldu. Çocuk ağlamayı iletişim şekline getirdi mi, getirdi. Hatta çocuklar tahmin ettiğinizden çok daha pratik bir zekaya sahiptirler, ilk fırsatta bunu bir silaha çevirirler. Olumsuz durumla mücadele etmeyi öğrenemez, özgüven oluşamaz, iletişim kurmaktan uzaklaşır. İlave ediyorum, o dikkati dağıtılan çocukların anneleri çocuklar okula başladığında bizim çocukta dikkat dağınıklığı varmış diye akıl sormaya gelirler. Bakmışsın, kendilerinde bir sorun yok yine çocukta sorun var.

Son soru, son cümle: Bu çocuk bu duruma kendi kendine mi geldi?


Sevgilerimle.

Tanıtılan Yazılar
Noch keine Beiträge in dieser Sprache veröffentlicht
Sobald neue Beiträge veröffentlicht wurden, erscheinen diese hier.
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page